22 Ocak 2009 Perşembe

Urbanitas

Latincedeki urbanitas (İng. urbanity, Alm. urbanität, Por. urbanidade, İsp. urbanidade, Fr. urbanité, İt. urbanità) kelimesinin ilk anlamı "şehirdeki yaşam", "şehir yaşamı"dır (desideria urbis et urbanitatis, Cic. Fam. 7, 6, 1: in urbis urbanitatisque desiderio, id. ib. 7, 17, 1 vb.). Hem iyi hem de kötü manada "şehir adeti", "şehre özgü nitelikler" anlamını da verir. Buradan hareketle iyi manada "incelik", "nezaket" (Refinement, elegance of manner, politeness, courtesy, affability, urbanity) manalarına da kavuşur (addo urbanitatem, quae est virtus, ut Stoici rectissime putant, Cic. Fam. 3, 7, 5 vb.). "Duyarlılık","alçakgönüllülük", "düşüncelilik" ve "(konuşmada) incelik" manaları da vardır (urbanitate quādam quasi colorata oratio, Cic. Brut. 46, 170 vb.). C. T. Lewis'in sözlüğünde urbanitas'ın zıddı olarak "köylülük", "kırsallık", "kabalık", "yontulmamışlık" manalarındaki "rusticitas" ("kır", "taşra", "köy" manalarındaki rus, ruris'ten gelir) belirtilmiştir. Ayrıca urbanitas'ın "alaya alma", "dalga geçme", "mizah yapma" (contumelia si petulantius jactatur, convicium; si facetius, urbanitas nominatur, Cic. Cael. 3, 6: in quantam hominum facetorum urbanitatem incurratis, non dico, id. Fin. 2, 31, 103 vb.) (Ayrıca bkz. Siân Echard, Arthurian Narrative in the Latin Tradition, bkz. p.18, Cambridge University Press, 1998; William W. Fortenbaugh, David C. Mirhady, Peripatetic Rhetoric After Aristotle, p.10, Transaction Publishers, 1994) yanında kötü manada "dolandırıcılık yapma", "kandırma", "hilekarlık yapma" (incuriosos milites [vernaculā utebantur urbanitate] quidam spoliavere, Tac. H. 2, 88 vb.) gibi anlamları da vardır.

Urbanitas kelimesinin kökünü araştırmaya başladığımızda Latincede en eski kaynağın "şehir", "Roma şehri" anlamlarındaki "urbs, urbis" kelimesi (
hi coetus sedem primum certo loco domiciliorum causā constituerunt: quam cum locis manuque sepsissent, ejusmodi conjunctionem tectorum oppidum vel urbem appellaverunt, delubris distinctam spatiisque communibus, Cic. Rep. 1, 26, 41 vb) olduğunu buluruz. C. T. Lewis'in sözlüğünde bu kelimenin yanında Sanskritçedeki vardh- (güçlü kılmak) ile Persçedeki vardana (şehir) kelimeleri de ekbilgi olarak sunulmuş. Urbs kelimesi metropol, başşehir, Roma (si tam vicinum urbi municipium sit, ut, etc., Dig. 39, 2, 4 fin) ve ana nokta, merkez (urbem philosophiae, mihi crede, proditis, dum castella defenditis, Cic. Div. 2, 16, 37) olarak da düşünülmüş / kullanılmış.

"Şehre ait" manasındaki urbicus sıfatı (res rusticae et urbicae, Gell. 15, 1, 3 vb), yine "şehre ait" manasındaki urbicarius sıfatı (Cod. Th. 11, 28 vb) ve en nihayetinde (en önemlisi) "şehre ait", "şehirli" manasındaki urbanus sıfatı (nostri majores non sine causā praeponebant rusticos Romanos urbanis, Varr. R. R. 2 vb), -ki zıddı da "köylü" manasındaki rusticus'tur, urbanitas'a varış yolunda durak noktalarını oluşturur.

Urbanitas kelimesi terim olarak erken dönem Roma'nın şehir kültürüne aitliği (örn. Roma şehrinde konuşulan dil gibi) gösterir, İ.S. 250-500 arası içinse vulgar veya vulgaritas terimleri kullanılır (Urban T. Holmes - Alexander H. SchutzA History of the French Language, p.19, Biblo & Tannen Publishers, 1938).

Prof. Dr. Teoman Duralı hocamız Malezyalı Müslüman filozofu Syed Muhammed Naquib el Attas'ın ağzından urbanitas'a karşılık gelebilecek olan "medeniyet, medenilik" terimlerini (İng.'de urbanity'nin medeniyet anlamı vardır, açıktır) tarif ediyor:

"DeNe (Ar DaNa) fiili borçlanmak anlamına gelir... Borçlanmak yahut borç altına girmek, tabiatıyla, duruma göre, 'hüküm ver-meğ'i, daynunah veya idanah ise, 'hüküm giymeğ'i, gerektirir. Bütün bu manâları ve onların karşıtlarını içeren DaNa fiili, mudun yahut mada'in ismiyle ifâde olunan ticâret hayatıyla meşğûl teşkilâtlanmış toplumları barındıran şehir yahut kasabalarda söz konusu olabilirdi. Bir kasabanın yahut şehrin, yânî madinanın (medine) 'hâ-kim'i, 'hükümdar'ı yahut 'idâreci'si bulunurdu: Dayyan. Şu hâlde, henüz sâdece bir DaNa fiilinin değişik uygulanışlarında bile, zihin gözümüzün önünde kanuna, nizâm ile adalete dayalı toplum yaşayışını kucaklayan bir medeniyet resmi canlanmaktadır. En azından kavramca o, MaDDaNa şeklindeki bir başka fiille içten içe irtibatlıdır. MaDDaNa da, 'inşâa etmek', 'şehir kurmak', 'medenîleş/tir/mek', 'yontmak', 'inceltmek', 'terbiye olmak/etmek', 'adam olmak/ etmek', 'insanlaş/tır/mak' anlamlarına gelir. Yine bahsi geçen fiilden de bir diğer isim, tamaddun (OsmT temeddün) türetilmiştir: Medeniyet; kültür sayesinde yontulmuş, incelmiş... İmdi, Din kavramından türe/til/miş ve bütün şu sıraladığımız kanun, nizâm, adalet, yetki ve toplum ile kültür içerisinde incelmişliği içerir anlamları taşıyan mefhum (Fr. & İng. notion), kanunla, nizâmla, adaletle, yetki ve toplum ile kültür çerçevesinde incelmişlikle uyuşan bir eyleme yahut davranma tarzını öngörür. Bu, kanuna, nizâma, adalete, yetki ve toplum ile kültür çerçevesinde incelmişliğe göre öylesine olağan (normal) addolunacak bir eyleme tarzı yahut varolma hâlidir ki, sonuçta, örften, âdetten sayılır bir durumu yansıtır olur. İşte buradan da, türe/til/miş örf, âdet, meleke ile doğal eğilim biçiminde 'din' kavramına bağlı öteki başta gelen manânın arkasında yatan mantığı rahatça görebiliriz..." (Merdiven Şiir, S.15, Bahar 2008, Sf.34-35; Teoman Duralı, Sorun Nedir?, Dergah Yayınları, Sf.237, İstanbul 2006)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder