27 Aralık 2010 Pazartesi

Discursus

Kimi çağdaş italik dillerdeki disco(u)rs- kökünün temelinde Latincedeki discurrere fiili bulunuyor. Bu fiil İ.S. 1. yy.'a kadar çok kullanılmış değil, ancak yaygın olarak kullanılan bir atası var, o da dis- önekinin eklemlendiği cursus ismi. Cursus ilkin "koşma" anlamındaysa da, daha sonradan "yol, rota, geçit, yolculuk" gibi söz konusu koşma eyleminin gerçekleştiği yeri de kimlikler olmuştur. 

Tekrar discurrere fiiline dönersek, bahsettiğim cursus isminden ötürü discurrere fiili de ilkin "farklı yönlere koşma, koşma", ikinci olaraksa "çapraz koşma/geçme" ve "aceleyle koşma" anlamında kullanılmıştır. Çok daha sonra (klasik-sonrası dönemde) bu anlamından hareketle "bir şeyi uzun bir süre boyunca anlatma" anlamına kavuşmuştur (örneğinz bkz. Ammianus 17.4), Türkçedeki güzel tesadüfle söylersek, anlam "koşma"dan, "konuşma"ya doğru kaymıştır.

Bahsettiğim discurrere fiilinden türeyen, başlıktaki discursus ise, anlaşılacağı üzere, klasik sonrası dönemde, "bir yerden bir yere, bir yer etrafında koşma", "adım", "yürüyüş" anlamlarında kullanılmıştır. Çok daha geç dönemde ise (yani geç dönem Latincesinde) anlam, discurrere'de olduğu gibi "konuşma"ya dönmüştür. yani İtalyancadaki discorso ya da Fransızcadaki discours gibi İngilizcedeki discourse da discursus'tan gelir. Ancak discursus, bahsedilen isimlerin babasıysa, discurrere de onun babası yani o isimlerin dedesidir. En büyük paşa dede ise cursus ismidir.



26 Aralık 2010 Pazar

Renovatio

Latincede novus sıfatı (Sanskritçesi navas, Yunancası νέος) "yeni" anlamındadır. Bu sıfattan türeyen renovare fiili ise "yenilemek, onarmak, tamir etmek, canlandırmak" anlamlarına gelir. O halde yakın akraba olarak renovare fiiliyle ilişkilendirebileceğimiz soyut anlamlı renovatio ismi de, kökteki novus sıfatından ötürü, "yenileme" anlamına gelir. 

Alm. renovierung, İng. renovation, İsp. renovación, Por. renovação.

İngilizcedeki kelimelerin eşanlamlılarını gösteren bir çalışmada (J. Rodale, L. Urdang & N. Laroche, The Synonym Finder. Emmaus Pa: Rodale Press, 1978, s.1016) renovation isminin eşanlamlıları şöyledir:



23 Ağustos 2010 Pazartesi

Auspex

Auspex'in ilk anlamı "kuşlara bakan kahin"dir. Roma'daki yaygın kehanet ritüellerinden biri olan kuşbiliciliği (aruspicium) dini ritüellerle birlikte anılır. Roma geleneğinin belirleyici niteliklerinden biri kehanete fazla anlam yüklemesidir. Geleneksel Roma kehanet biçimi kuşbiliciliğidir (augurium) yani kuşların ötüşünü ve uçuşunu yorumlamadır. Hatta J. B. Rives'e kulak verirseniz, kuşbiliciliği de dahil olmak üzere kehanet anlayışı Roma'nın dinsel duyuşunun kendine has bir niteliğidir.Yazar bu niteliğin kökenini şöyle anlatıyor: 


"Yetkililer bir devlet işini yerine getirmeden önce, tanrıların onay verip vermediğini öğrenmek için ilgili kahinlere başvururdu. Romalıların devlet yönetiminde kehanetlere başvurma geleneği Etrüsklerden geliyordu." 
(J. B. Rives, Religion in the Roman Empire, Blackwell Publishing, 2007, s.83)



Roma'da gelenekselleşmiş olan geleceği bilme arzusu insanların tanrılarla irtibatının "alma" kısmında yer alıyordu. Zira insanlar kehanet ilmi sayesinde (Stoacı anlayışa uygun bir şekilde) dünü, bugünü ve yarını bir bütün olarak gördüğü düşünülen tanrılardan geleceğe ilişkin birtakım ipuçları, niyetlenilen eylemlerin hayır getirip getirmeyeceği konusunda aracı işaretlerle maskelenmiş ulvî nasihatler yani sembolik bir onay ya da red cevabı alıyordu. İslam'daki istihareyi anımsatan bu eylemden önce "tanrılara danışma" ritüeli, yukarıda da bildirdiğimiz gibi, Etrüsk kökenli olmak üzere, Roma'nın dinsel duyuşunun bir parçasıydı. Bu parçanın önemli bir kısmını da kuşları yorumlama eylemi oluşturuyordu.


Auspex Roma'da tanrılarla insanlar arasındaki irtibatı sağlama gibi önemli bir görevi yerine getiriyordu. Auspex teriminin semantik yapısı, ilgili kişinin görevini ifşa eder. Terim avis + spicio birleşiminden oluşur. Avis "kuş" (Bu da Sanscritçe'deki yine "dalgalanmak" anlamındaki va ve "kuş" anlamındaki vis isminden gelir), specio'nun bozulmuş şekli olan spicio ise "görmek, bakmak, izlemek" anlamındaki fiilin i. tekil kişisidir, yani auspex'i "kuş izleyen" şeklinde çevirebiliriz.

Daha sonradan "kuş" anlamındaki avis isminin de başlı başına "kehanet işareti, alamet" olarak kullanıldığını da görüyoruz (Örn. bkz. Naev. ap. Prob. ad Verg. E. 6, 31), yani kuşların ötüşünden, uçuşundan ve yemini yiyişinden geleceğe ilişkin tanrısal işaretler çıkaran Romalı kafası, kuşun bizzat işaretin kendisi olarak da düşünmüştür (Örn. bkz. Cic. Div. 1, 16, 29: "solvere secundo rumore aversaque avi"). Kimi Romalılar daha da öteye giderek bizzat kuşu (görür görmez) doğrudan "hayra alamet olmayan" bir işaret olarak yorumlamıştır (Hor. C. 1.15.5: "mala ducis avi domum"). Hatta Ovidius, Metamorphoses 5.147'de kuşun aldatıcı kötülüklerinden dem vurur: "tunc ave deceptus falsa!"


Kuşu bırakıp auspex'e dönelim.Terimin "kuş izleyen" yanında "kurucu, otorite, kollayan, koruyu, lütfeden, yönlendirici, kılavuz" anlamları da vardır.Örneğin Horatius "Musa'nın esiniyle / ilham perisiyle" anlamında "auspice Musa" diyor (Hor. Ep. 1, 3, 13). Bunu ilham perisinin refakatinde şiir yazma eylemi olarak düşünmemiz gerekir, burada da bir nevi ilham perisinin "koruyuculuğu" söz konusudur. Yine Horatius bir yerde (C. 1, 7, 27) "Nil desperandum Teucro duce et auspice Teucro" diyor, yani "Teucer'in komutanlığında ve koruyuculuğunda umut yitirilmemeli." 

Auspex'in üçüncü anlamı, dilin nasıl canlı bir hüviyette olduğunu gösterir. Zire Romalılar, bizim Türkçede "sağdıç" dediğimiz, evlilik töreninin tüm ayak işleri yanında damadın yardımcısı (= kollayıcısı?) olup evliliğin bir nevi baş-şahitliğini yapan şahsa da auspex demiştir. Başka bir deyişle, sağdıç da ontolojik kimliğiyle kuş izleme eylemini sürdürmektedir evlilik töreni esnasında. Gelinin her an arıza çıkartmaya meyilli, keskin ve huzursuz bakışlı akrabalarına karşı damadın evlilik töreninin bir an önce, sorunsuz bir şekilde sonlanabilmesi için elinden geleni yapar. M. Lowrie'nin de bildirdiği gibi auspex, düğün töreninde gelinle damada "feliciter (sit)" yani "hayırlı olsun" diyen ilk kişidir (M. Lowrie, Horace's Narrative Odes, Clarendon Press, Oxford, 1997, s.303.). 

Auspex'teki anlam genişlemesi Romalı tipinin günlük yaşamındaki dinsel duyuşun ne denli etkili olduğunu gösteriyor.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Argumentum



Yunancadaki ὑπόθεσις (hypothesis) terimine karşılık Latincede "Delil, ispat, kanıt" yanında "esas konu, konunun özü, yazı, eser, piyes, konu, motif" anlamlarına da gelen argumentum terimi, "kanıt sunmak, kanıtlamak, açığa vurmak, ifşa etmek, suçlamak, kınamak, -den şikayet etmek" anlamlarındaki arguo, arguere fiilinden gelir. 

Argumentum terimini Türkçede argüman şeklinde kullanıyoruz. TDK'nin verdiği anlamlar şöyle:

1. Kanıt. 2. Tez, iddia, sav. 3. gök b. Bir denklem, bir eşitsizlik veya bir gök cisminin hareketine ait herhangi bir elemanın bağlı bulunduğu belli bir değer. 4. mat. Bir çıkış kümesinin değişkeni. 5. mat. Bir cetvelde diğer bir sayıyı bulmak için yararlanılan sayı. (Kaynak)

Terim farklı alfabelerdeki modern dillerden çoğuna geçmiştir: 

Alm. argument, Azer. arqument, Belar. аргумент, Bul. аргумент, Çek. argument, Est. argument, Filip. argumento, Fr. argument, Haiti Creole Dili agiman, Hır. argument, İng. argument, İsp. argumento, İsv. argument, İt. argomento, Leh. argument, Let. arguments, Lit. argumentas,  Por. argumento , Rom. argument, Sırp. аргумент, Slov. argument, Ukr. аргумент.

Görüldüğü kadarıyla argumentum'u bir tür temellendirme, meselenin, konunun ardındaki hususu açığa çıkarma anlamında düşünmek zorundayız. Bu yüzden "aklî neden, gerekçe" anlamı da saklıdır bünyesinde.  Örneğin Cicero "haec tota fabella ... quam est sine argumento" diyor yani "Tüm bu hikâye... aklî bir gerekçe sunmaksızın..." Hikâyenin içeriğinde argumentum yok, yani aklî bir temellendirme. Hal böyle olunca, terimin içerdiği kanıt anlamını da daha iyi anlıyoruz, bir şeye kanıt sunmak, onu gerekçelendirmek, iç-yüzünü izah etmek, ifşa etmektir. Modern dillerde argument- kökünü gördüğünüz anda aklınıza bu gelsin.

Terimin, Latincenin de dışına çıkarak atalarını araştırmaya kalkıştığımızda, Sanskritçeye ve Yunancaya varıyoruz. Bu dillerden ilkinde, yani Sanskritçede argunas, "parlak", Yunancada ise ἀργής "beyaz", ἀργός "parlak" anlamındadır. Argumentum'daki "meselenin iç-yüzünü aydınlatma, temellendirme" minvalindeki anlamın köken bakımından bu iki dildeki bu kelimelere dayandığı düşünülebilir. Yine Sanskritçedeki rag fiili de "parlatmak, aydınlatmak" anlamındadır. Bu köken bağlantısı da, yukarıda bahsettiğim "ifşa etme" anlamına sağlam bir argumentum oluyor!

Visual Thesaurus'ta argument terimiyle ilgili ilişkiler tablosu şöyle:







6 Temmuz 2010 Salı

Feracious

İngilizcedeki feracious Latincede "bereketli, verimli, ürün/meyve veren" anlamındaki ferax sıfatından gelir. O da "ürün vermek" anlamında da kullanılan ferre fiilinden gelir.

Neticede ferre -> ferax -> ferac/ious vb. (örn. feracity = verimlilik) şeklinde bir seyir söz konusu.

Ancak diğer çağdaş batı dillerinde, yukarıda bahsettiğim şekilde bu kökten kaynaklanan bir ferac- kullanımı mevcut görünmüyor. Kıyıda köşede kalmış bir kullanım varsa bilemem ancak baktığım büyük sözlüklerden birçoğunda ferac- kökü sadece İngilizcede kullanılmış. Örneğin Joseph Wilson A French and English Dictionary'sinde feracious'u fecond'la karşılamış, feracity'i ise fertilite ve fecondite'yle. Fransızcada ve diğer çağdaş batı dillerinin çoğunda yer alan fertil* ile fecond* kökleri de Latincede sırasıyla fertilis ve fecundus'tan gelmekle birlikte ferac* kökünden daha yaygın bir kullanıma sahiptir. Ancak Charlton T. Lewis'in sözlüğünde fertil* kökünün de fero, ferre fiilinden geldiği söylenir, başka deyişle başlıktaki feracious'un da dahil olduğu ferac* kökü ile fertil* kökü baba bir, anne ayrıdır.

22 Nisan 2010 Perşembe

Expressis Verbis

"Expressis Verbis" deyişinde göze çarpan, "açıklamak" anlamındaki exprimere fiilinden teşekkül "açıklayıcı" anlamındaki expressus sıfatının "ifade, cümle, söz" gibi anlamlara gelen verbum ismiyle, bileşimin çoğul -den hali nezdindeki dansıdır. Bu yüzden tam Türkçesi "açımlayıcı/açıklayıcı ifadelerle"dir.

"Açıklamak" ifadesini yine bizdeki "zorlamak" anlamıyla düşünmek gerekiyor. Neyi zorlamak? Tabi ki açıklanan şeyi idrak edecek kafalara zorlamak. Expressus'un eril isim halinin Romalı büyük mimar Vitruvius'un eserinde "yükselmesi için suyu zorlayan alet" anlamında kullanıldığını görüyoruz. Yapının temelinde bulunan exprimere fiilinin "baskı uygulamak, zorlamak" anlamları da olduğundan bu tarz bir kullanım bizi şaşırtmıyor.

O hâlde "expressis verbis"i yani "açıklayıcı ifadelerle" ifadesini kullanırken aslında biz, yapının içerdiği aslî "baskı yapmak" anlamından ötürü, açıklanan şey ne ise, onu daha tazyikli bir şekilde yani daha "açık bir şekilde" karşı tarafa sunduğumuzu belli ederiz. "İyi tamam o halde, sen anlamadıysan vanayı daha da açıyorum, körüklüyorum" der gibi düşünürsek yanılmış olmayız.
 
Bu yazıyı ilkin Ekşi'de yazdım.

30 Mart 2010 Salı

Fabella

Fabella ile fabula arasındaki farkı filosof Seneca'nın penfriend'i Sicilya Proconsulu Lucilius'a "volo tibi narrare fabellam, ut intelligas..." deyişiyle ("Sana şunu şunu anlayabilesin diye bir fabella anlatmak istiyorum") birlikte cinsî sapkın Hostius Quadra kıssasını sunuşunda kavrıyoruz. Nitekim yorumcuların ekseriyeti Seneca'nın neden N.Q. I. Cp.XVI.1'de yani burada "fabula" (hikâye) yerine "fabella" terimini kullandığı üzerinde dururken genelde fabella'nın ders çıkarma maksatlı aktarılmış küçük kurgu ya da gerçek hikâye olduğu sonucuna varmış.

İngilizcede ve diğer dillerde bunun tam karşılığı fabl(e) olmalıdır, ki bunu biz Türkçede ziyadesiyle konusunu hayvanların oluşturduğu küçük ahlâk hikâyecikleri olarak düşünüyoruz. Concise Oxford English Dictionary'de köken olarak fabl için fabula işaret edilmiş. ancak bana kalırsa fabl ile fabula arasında köprü görevi görüyor olabilir fabella. Zira fabula'da "kısa"lık, "hikâyecik"lik vurgusu yoktur (a narration, narrative, account, story; the subject of common talk). Teyit edin -> http://artfl.uchicago.edu buna karşılık "kitap" anlamındaki liber'in libellus olmasıyla "kitapçık" anlamını kazanması gibi, fabula'dan oluşan fabella da "kısa hikâye" vurgusuna sahiptir. Teyit edin -> http://artfl.uchicago.edu O hâlde fabl için fabula öncül ata olabilirse de, arada bir de fabella köprüsü olmalı, çünkü fabl'da kısalık vurgusu vardır: "a traditional short story that teaches a moral lesson, especially one with animals as characters" teyit edin -> http://www.oup.com/

Ancak Seneca'nın gerek burada ve külliyatının başka karanlık köşelerinde fabella'yı gerçekten yaşamış kişilerle ilgili yine ahlâkî mesajlar sunan küçük hikâye olarak kullanmış olması, söz konusu terimi Türkçeye fabl diye çevirmememiz gerektiğini haykırıyor. Bu yüzden ben bu iki niteliğinden ötürü (kısalığı ve yaşamış kişilerle ilgili ahlâkî mesaj sunması), -en azından Seneca'nın kullandığı- fabella'yı Türkçeye "kıssa" şeklinde çevirmeyi uygun görüyorum. Kıssa için bkz. http://tdkterim.gov.tr : "Ders alınması gereken kısa hikâye"

Fable'ın visual thesaurus'taki şematiği:


Fabella için yapılmış bir açıklama (Gert-Jan van Dijk, Aînoi, lógoi, mŷthoi: Fables in Archaic, Classical, and Hellenistic Greek Literature. with a Study of the Theory and Terminology of the Genre, Pub. by Brill, Leiden - New York - Köln, 1997, s.94) için bkz.

23 Mart 2010 Salı

Incompetens

Geç dönem Latincesinde kullanılan incompetens sıfatının (Theod. Prisc. 2, 17) İngilizcesi olarak duruyor. Bunu bir aile olarak düşünürsek, İngilizcedeki incompetent Latincedeki incompetens'in oğlu/kızı olacak şekilde, yakınıdır. Başka evlatlar da var haliyle: Fr. incompétent, İsp. incompetente, Por. incompetente vb. Başlıktaki de dahil olmak üzere bunların hepsi "insufficient" yani "yetersiz" anlamındadır.



Yapı kendini belli ediyor: in+competent şeklinde bir birleşimden söz ediyoruz. In- öneki Latincede ve birçok çağdaş batı dilinde eklemlendiği yapıyı olumsuz kılıyor. Örneğin yukarıda bahsettiğim in-sufficient da böyledir. Sufficient "yeterli", insufficient "yetersiz"dir. O hâlde Latincedeki incompetens'in de atalarını aramak istiyorsak, etimolojik olarak, competens'e bakacağız. Genelde Latince sözlükler competens'i kendi başına almıyor, Charlton T. Lewis'in ya da Cassell'in büyük sözlüklerinde bu madde yok. O hâlde ne klâsik çağda, ne de geç dönemde isimleşmiş olduğunu söyleyebiliriz. Competens, gramer olarak incelenmeye bile gerek duyulmayacak ölçüde, praesens participium yani sıfat-fiil'dir. Türediği fiil competere'dir.

O hâlde competere fiili competens'in, o da, incompetens'in babasıdır. Şöyle bir soy ağacı oluşuyor:

Competere -> competens -> incompetens -> incompetent... (ve diğer çağdaş dillerdeki benzerleri)

Competere "bir noktada örtüşmek, buluşmak, uyuşmak, bir araya gelmek" anlamlarında olup o da bir birleşmiş bir yapıdır, yani yukarıdaki soyağacına bir ata daha eklememiz gerekiyor: Con+petere. Con- öneki Latincede ve şimdiki çağdaş dillerin çoğunda -çoğu kere- "bir araya gelme" ve "toplanma" (together - gathering) anlamını verir. Competere'deki "bir noktada toplanma" anlamındaki "birliktelik" manası da buradan kaynaklanıyor.

Con- önekinin eklemlendiği petere fiiline bakarsak, genelde "istemek, talep etmek" anlamlarında kullanıldığını görürüz. Ancak "istemek" fiilini de "yönelme" anlamıyla okumak gerekiyor. Biz bir şeyi isteriz, çünkü ona yönelmişizdir. Ya da tersten okursak, biz bir şeye yöneliriz, çünkü onu istemişizdir. Yönelmeyle isteme örtüşür petere'de. Bu yüzden petere'nin "hedefe yönelmek" anlamı da vardır. Buna bağlı olarak con+petere'de de, con- önekinden ötürü, "aynı hedefe yönelme" anlamı vardır. Şimdi bunların ışığında soyağacını yeniden çizelim:

petere -> con+petere -> competens -> in+competens -> incompetent...

Bu soyağacını Latinceden taşıp daha gerilere götürmek ve daha eski ataları bulmak da mümkündür. Charlton T. Lewis'in sözlüğünde Sanskritçedeki "düşme, uçma, konma" manalarındaki pat- kökü ve Yunancadaki yine "düşmek" manasındaki pet- / pipto- kökünün petere fiilinin atası olabileceği söylenmiş. Buna uygun olarak soyağacını yeniden çizelim:

Pat- (Sansk.) veya pet-/pipto- (Yun.) -> petere -> competere -> competens -> incompetens -> incompetent...
Not: Bu yazı jimithekewl.blogspot ile Ekşi Sözlük'te aynı anda yazıldı.

2 Mart 2010 Salı

Obscenitas

Çağdaş batı dillerinin neredeyse tamamına geçmiş olan, ahlâkî düzlemdeki kirliliği, bozukluğu, çürümüşlüğü gösteren ismin (Alm. obszönität, Çek. obscénnost, Fr. obscénité, Flem. obsceniteit, Gal. obscenidades, İng. obscenity, İsp. obscenidad, İsv. obscenitet, İt. oscenità, Kat. obscenitat, Nor. obskønitet, Por. obscenidade, Rom. obscenitate, Slov. obscénnost, Sloven. opolzkost) Latincedeki ilk/yakın akrabası budur. Obscoenitas ve obscaenitas şekillerine de rastlanabilir.

İsmin yapısına baktığımızda ob- önekinin sırıttığını görüyoruz. Bu açıdan bakıldığında obscenitas bir birleşik isimdir. Şu şekilde oluşmuştur: ob + caenum + tas.

Ob- genelde "-den dolayı" manasında bir önek olup, birlikte gittiği ifadenin cümlede neden olarak belirmesini sağlar. Caenum ise obscenitas'ın merkezindeki isim olup ilk anlamı "çamur", "kir" vb. fizikî lekeler üzerinde şekillenir. Plautus "kirli eş" anlamında kullandığına göre bir hatundan bahsederken, ahlâkî anlamda lekeliliği de veriyor olmalı. Latincedeki -tas eki ise İngilizcedeki -(n)ty eki gibi soyut anlamlılığı gösterir.

O hâlde ob+caenum yapısından ilkin bir sıfat doğuyor: "Kirli", "lekeli", "şeytanî", "kanı bozuk" gibi anlamlara gelen obscenus. Yukarıda bahsettiğim gibi soyut anlamlılık katan -tas eki de buna eklemlenince başlıktaki isme ulaşmış oluyoruz: "Kirlilik", "lekelilik", "şeytanîlik", "kanı bozukluk", "ahlâksızlık" ve hatta "müstehcenlik".
 
 

18 Ocak 2010 Pazartesi

Pestilentia

Latincede pestilentia "tehlikeli", "bela", "zararlı" anlamlarının yanında "baş belası" ve"salgın hastalık" anlamlarında da kullanılır (Cic. Fat. 4, 7; Div. 1, 57, 130; Hor. C. 3, 23, 5; Cic. Off. 3, 13, 54; Liv. 3, 6; Varr. R. R. 1; Liv. 4, 21). Çağdaş batı dillerine de bu hâliyle/anlamıyla geçmiştir: Alm. pestilenz, Flem. pestilentie, İng. pestilence, İsp. pestilencia, İt. pestilenza, Por. pestilência.

Terimin öncelikli atası yine benzer anlamlardaki pestis dişil ismidir. C. T. Lewis'in sözlüğünde yazdığınca  bu isim de belki (perh.) "mahvetmek", "yıkmak", "kaybetmek", boş yere harcamak" anlamlarındaki perdere fiiliyle alâkalı olabilirmiş (kaynak). Ancak bu bilgi kesin değildir.

Aynı yapı üzerine inşa edilmiş benzer isimler:

pestilitas: bela, veba salgını, salgın
pestilens: sağlığa zararlı, bulaşan, sarî, yıkıcı, tahrip edici
pestifer: veba getiren
pespestilentia: bela, zararlı şey ya da kimse, veba, taun salgını, sağlıksızlık