1 Şubat 2012 Çarşamba

Compotatio

Yunancadaki "şölen" anlamına gelen συμποσιον (symposion) teriminin Latincesi olarak compotatio'nun kullanıldığını gördüm bir metinde. Kelime com + potatio bileşiminden oluşuyor, com- önekinin etkisinden evvelce defalarca bahsetmiştik. Potatio ise "içmek" anlamındaki potare fiilinden türetilmiş olan, sonu  -io'lu soyut bir isimdir. "İçme(k), içim" anlamındadır. Com da "birliktelik" anlamını verdiğine göre, compotatio'yu "birlikte içme" olarak çevirebiliriz.

Charlton T. Lewis'in sözlüğünde "muhtemelen sadece Cicero tarafından kullanılmıştır" uyarısıyla veriliyor bu isim (bkz. De Senectute 13.45), dolayısıyla ilkin onun tarafından edebiyatta kullanıldığı söylenebilir (halk Latincesinde olup olmadığını bilmiyoruz, en azından şimdilik bunu araştırmadım). 

Birçok modern dile geçmiş olduğunu görüyoruz, örneğin İngilizcesi compotation. Hatta Azericede kompot, Arnavutçada komposto, Bask dilinde compote, Fincede kompotti, Portekizcede compota, Rumencede compot, Çağdaş Yunancada κομπόστα, vs.
   

27 Ocak 2012 Cuma

Praecursatrix

İlkin Bacon'ın Sermones Fideles'inde gördüm:

"Quasi famae fuissent seditionum praeteritarum reliquiae: verum sunt illae non minus seditionum futurarum praecursatrices."

Şöyle Türkçeleştiriyorum:

"Söylentiler geçmişte kalan başkaldırıların bize ulaşan artıklarıymış gibi dursa da, gerçekte, gelecekteki başkaldırıların habercisidir."

Altı çizili olan praecursatrix ismi, büyük ihtimalle Ortaçağ'da ya da Renaissance'ta bulunmuş ve kullanılmış olmalı, zira Musaios programıyla Klasik dönem Latin külliyatını taradım ve bir sonuca ulaşamadım. Bacon kullandığına göre, yaşadığı çağ praecursatrix'i biliyor olmalı. Yine Renaissance dönemine ait başka eserlerde karşılaştım bu isimle; örneğin Aeschylus'un tragedyalarının Latinceye yapılan bir çevirisinde ("Aeschyli Tragoediae quae supersunt. Deperditarum Fabularum Fragmenta... cum versione Latina ab ipso emendata et commentario longe quam antea fuit auctiori ex manuscriptis eius nunc demum edito", 1811) bir dize şöyle çevrilmiş: "Quare ad deorum praecursatrix accessi" (s.126)

Açık ki, ismin oluşumu prae + cursatrix şeklindedir. Eski Sanskritçedeki "pra-" ve Yunancadaki "προ" ile semantik ve morfolojik anlamda akraba olan "prae-" öneki (ve zarfı / adverbium'u) eklemlendiği kelimeye (isme, sıfata, vs.) "ön [önceden]" anlamını verir. Cursatrix'e de Klasik dönem Latincesinde rastlamıyoruz, ancak köken bakımından "koşmak" anlamındaki currere fiilinden, "durmadan koşmak" anlamındaki cursare fiilinden ve "koşucu" anlamındaki cursor (m) isminden yaratıldığını söylemek mümkündür. Şimdi, buraya dikkat. Latincedeki cursor'un eril cinste olduğunu "(m)" yukarıda bilhassa vurguladum, zira Latincede "-or" soneki erillik, buna karşın "-trix" soneki ise dişillik anlamını gösterir (bu kural için bkz.), örneğin dominator "erkek efendi, sahip", domantrix "kadın efendi, sahibe" anlamındadır. 

O halde cursatrix diye bir isim varsa, cursator diye de bir isim olmalıdır (ya da tam tersi), Klasik dönem Latincesinde tek başına cursator yok ama con- önekiyle birleşmiş hali var: concursator. Temelde currere fiilinden (dedesi) gelen bu ismin, bir önceki atası (babası) concursare fiili; bu fiilin bir anlamı "koşmak", diğer bir anlamı ise "savaşmak, dövüşmek", o halde concursator da hem "koşan", hem de "savaşan" anlamındadır. Peki, bir kişi hem koşabiliyor, hem de savaşabiliyorsa..? "Hafif silahlı" demek değil midir?

 Gerçekten de öyle, Livius büyük tarih eserinin (Ab urbe condita) bir yerinde (27.18.14) "levis et concursator hostis" diyor yani "hafif silahlı ve koşan/savaşan düşman [askeri]" 

Yukarıda bahsettiğimiz kurala göre bu asker erkektir, kök yapı -trix sonekini alınca dişilleşeceğine göre, "hafif silahlı olan ve hızlı koşan kadın [asker]" anlamında concursatrix ismi olmalıdır. Bunu aradığımda ise eski çokdilli bir Katalan sözlüğündeki (Diccionari catalá-castellá-llatí-frances-italiá, Societat de Catalans, Joseph Torner, Barcelona 1839, s.1017Trahulladora maddesinde aradığımı buldum, bu Katalan terimi için yapılan açıklama şöyle:



Açık ki, concursatrix Katalan dilinde trahulladora'ya karşılık gelmekle birlikte, her ikisi de "hızlı koşan kadın" anlamındadır.

O halde, (tekrar başa dönersek), praecursatrix "önde koşan hızlı kadın" anlamındadır. Tekrar zihnimizi yoralım: Hızlı koşan (ve hafif silahlı olan) biri savaşabiliyorsa, başka ne yapabilir? Mesela bir şeyi bir yerden alıp en kısa süre içinde  başka bir yere götürebilir. Bingo! "[gerçekleşecek bir olayla ilgili önceden] haber taşıyan, haberci kadın" olabilir mi, praecursatrix? (Bu noktada Eros'u anımsayınız.) Yukarıdaki çevirimde de görebileceğiniz gibi, praecursatrix'in bir anlamı da ["önceden haberi getiren, haber veren, bilgiyi sağlayan" anlamından hareketle] "haber" ve "gösterge, işaret"tir. O halde Bacon'ın cümlesini

"Söylentiler geçmişte kalan başkaldırıların bize ulaşan artıklarıymış gibi dursa da, gerçekte, gelecekteki başkaldırıların göstergesidir."

şeklinde çevirmek de mümkündür.

1 Ocak 2011 Cumartesi

Ş. Teoman Duralı - Omurgasızlaştırılmış Türklük



"Kurtuluş, aklın ışığında toparlanıp yeniden yapılanmadadır. Taklît, teslîm olma, giderek yokolmak demektir. İlk ve büyük taarruz, millî-toplumsal hâfızanın kurtarılıp diriltilmesi cihetinde olmalı. Bu cümleden olmak üzre klasik yazımızı Latin abeceli yeninin yanına yerleştirilmesi; ardından dilimizin köklü onarımına girişilip - başta zengin tasavvur içerikli sözdağarı olmak üzere - tüm görkemiyle yeniden yapılandırılması; geleneksel mimarîmizin günün şartlarına uygun tarzda geliştirilmesi; musıkîmiz ile edebiyatımızın ihyâsı ve nihâyet topyekûn eğitim-öğretim, iç ve dış siyâset, hukuk ile iktisât nizâmımızın tekrar şekillendirilmesi zorunludur." 
(Ş. Teoman Duralı, Omurgasızlaştırılmış Türklük, Dergâh Yayınevi, 2010, s.143)

Detaylı bir inceleme için bkz.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Discursus

Kimi çağdaş italik dillerdeki disco(u)rs- kökünün temelinde Latincedeki discurrere fiili bulunuyor. Bu fiil İ.S. 1. yy.'a kadar çok kullanılmış değil, ancak yaygın olarak kullanılan bir atası var, o da dis- önekinin eklemlendiği cursus ismi. Cursus ilkin "koşma" anlamındaysa da, daha sonradan "yol, rota, geçit, yolculuk" gibi söz konusu koşma eyleminin gerçekleştiği yeri de kimlikler olmuştur. 

Tekrar discurrere fiiline dönersek, bahsettiğim cursus isminden ötürü discurrere fiili de ilkin "farklı yönlere koşma, koşma", ikinci olaraksa "çapraz koşma/geçme" ve "aceleyle koşma" anlamında kullanılmıştır. Çok daha sonra (klasik-sonrası dönemde) bu anlamından hareketle "bir şeyi uzun bir süre boyunca anlatma" anlamına kavuşmuştur (örneğinz bkz. Ammianus 17.4), Türkçedeki güzel tesadüfle söylersek, anlam "koşma"dan, "konuşma"ya doğru kaymıştır.

Bahsettiğim discurrere fiilinden türeyen, başlıktaki discursus ise, anlaşılacağı üzere, klasik sonrası dönemde, "bir yerden bir yere, bir yer etrafında koşma", "adım", "yürüyüş" anlamlarında kullanılmıştır. Çok daha geç dönemde ise (yani geç dönem Latincesinde) anlam, discurrere'de olduğu gibi "konuşma"ya dönmüştür. yani İtalyancadaki discorso ya da Fransızcadaki discours gibi İngilizcedeki discourse da discursus'tan gelir. Ancak discursus, bahsedilen isimlerin babasıysa, discurrere de onun babası yani o isimlerin dedesidir. En büyük paşa dede ise cursus ismidir.



26 Aralık 2010 Pazar

Renovatio

Latincede novus sıfatı (Sanskritçesi navas, Yunancası νέος) "yeni" anlamındadır. Bu sıfattan türeyen renovare fiili ise "yenilemek, onarmak, tamir etmek, canlandırmak" anlamlarına gelir. O halde yakın akraba olarak renovare fiiliyle ilişkilendirebileceğimiz soyut anlamlı renovatio ismi de, kökteki novus sıfatından ötürü, "yenileme" anlamına gelir. 

Alm. renovierung, İng. renovation, İsp. renovación, Por. renovação.

İngilizcedeki kelimelerin eşanlamlılarını gösteren bir çalışmada (J. Rodale, L. Urdang & N. Laroche, The Synonym Finder. Emmaus Pa: Rodale Press, 1978, s.1016) renovation isminin eşanlamlıları şöyledir:



23 Ağustos 2010 Pazartesi

Auspex

Auspex'in ilk anlamı "kuşlara bakan kahin"dir. Roma'daki yaygın kehanet ritüellerinden biri olan kuşbiliciliği (aruspicium) dini ritüellerle birlikte anılır. Roma geleneğinin belirleyici niteliklerinden biri kehanete fazla anlam yüklemesidir. Geleneksel Roma kehanet biçimi kuşbiliciliğidir (augurium) yani kuşların ötüşünü ve uçuşunu yorumlamadır. Hatta J. B. Rives'e kulak verirseniz, kuşbiliciliği de dahil olmak üzere kehanet anlayışı Roma'nın dinsel duyuşunun kendine has bir niteliğidir.Yazar bu niteliğin kökenini şöyle anlatıyor: 


"Yetkililer bir devlet işini yerine getirmeden önce, tanrıların onay verip vermediğini öğrenmek için ilgili kahinlere başvururdu. Romalıların devlet yönetiminde kehanetlere başvurma geleneği Etrüsklerden geliyordu." 
(J. B. Rives, Religion in the Roman Empire, Blackwell Publishing, 2007, s.83)



Roma'da gelenekselleşmiş olan geleceği bilme arzusu insanların tanrılarla irtibatının "alma" kısmında yer alıyordu. Zira insanlar kehanet ilmi sayesinde (Stoacı anlayışa uygun bir şekilde) dünü, bugünü ve yarını bir bütün olarak gördüğü düşünülen tanrılardan geleceğe ilişkin birtakım ipuçları, niyetlenilen eylemlerin hayır getirip getirmeyeceği konusunda aracı işaretlerle maskelenmiş ulvî nasihatler yani sembolik bir onay ya da red cevabı alıyordu. İslam'daki istihareyi anımsatan bu eylemden önce "tanrılara danışma" ritüeli, yukarıda da bildirdiğimiz gibi, Etrüsk kökenli olmak üzere, Roma'nın dinsel duyuşunun bir parçasıydı. Bu parçanın önemli bir kısmını da kuşları yorumlama eylemi oluşturuyordu.


Auspex Roma'da tanrılarla insanlar arasındaki irtibatı sağlama gibi önemli bir görevi yerine getiriyordu. Auspex teriminin semantik yapısı, ilgili kişinin görevini ifşa eder. Terim avis + spicio birleşiminden oluşur. Avis "kuş" (Bu da Sanscritçe'deki yine "dalgalanmak" anlamındaki va ve "kuş" anlamındaki vis isminden gelir), specio'nun bozulmuş şekli olan spicio ise "görmek, bakmak, izlemek" anlamındaki fiilin i. tekil kişisidir, yani auspex'i "kuş izleyen" şeklinde çevirebiliriz.

Daha sonradan "kuş" anlamındaki avis isminin de başlı başına "kehanet işareti, alamet" olarak kullanıldığını da görüyoruz (Örn. bkz. Naev. ap. Prob. ad Verg. E. 6, 31), yani kuşların ötüşünden, uçuşundan ve yemini yiyişinden geleceğe ilişkin tanrısal işaretler çıkaran Romalı kafası, kuşun bizzat işaretin kendisi olarak da düşünmüştür (Örn. bkz. Cic. Div. 1, 16, 29: "solvere secundo rumore aversaque avi"). Kimi Romalılar daha da öteye giderek bizzat kuşu (görür görmez) doğrudan "hayra alamet olmayan" bir işaret olarak yorumlamıştır (Hor. C. 1.15.5: "mala ducis avi domum"). Hatta Ovidius, Metamorphoses 5.147'de kuşun aldatıcı kötülüklerinden dem vurur: "tunc ave deceptus falsa!"


Kuşu bırakıp auspex'e dönelim.Terimin "kuş izleyen" yanında "kurucu, otorite, kollayan, koruyu, lütfeden, yönlendirici, kılavuz" anlamları da vardır.Örneğin Horatius "Musa'nın esiniyle / ilham perisiyle" anlamında "auspice Musa" diyor (Hor. Ep. 1, 3, 13). Bunu ilham perisinin refakatinde şiir yazma eylemi olarak düşünmemiz gerekir, burada da bir nevi ilham perisinin "koruyuculuğu" söz konusudur. Yine Horatius bir yerde (C. 1, 7, 27) "Nil desperandum Teucro duce et auspice Teucro" diyor, yani "Teucer'in komutanlığında ve koruyuculuğunda umut yitirilmemeli." 

Auspex'in üçüncü anlamı, dilin nasıl canlı bir hüviyette olduğunu gösterir. Zire Romalılar, bizim Türkçede "sağdıç" dediğimiz, evlilik töreninin tüm ayak işleri yanında damadın yardımcısı (= kollayıcısı?) olup evliliğin bir nevi baş-şahitliğini yapan şahsa da auspex demiştir. Başka bir deyişle, sağdıç da ontolojik kimliğiyle kuş izleme eylemini sürdürmektedir evlilik töreni esnasında. Gelinin her an arıza çıkartmaya meyilli, keskin ve huzursuz bakışlı akrabalarına karşı damadın evlilik töreninin bir an önce, sorunsuz bir şekilde sonlanabilmesi için elinden geleni yapar. M. Lowrie'nin de bildirdiği gibi auspex, düğün töreninde gelinle damada "feliciter (sit)" yani "hayırlı olsun" diyen ilk kişidir (M. Lowrie, Horace's Narrative Odes, Clarendon Press, Oxford, 1997, s.303.). 

Auspex'teki anlam genişlemesi Romalı tipinin günlük yaşamındaki dinsel duyuşun ne denli etkili olduğunu gösteriyor.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Argumentum



Yunancadaki ὑπόθεσις (hypothesis) terimine karşılık Latincede "Delil, ispat, kanıt" yanında "esas konu, konunun özü, yazı, eser, piyes, konu, motif" anlamlarına da gelen argumentum terimi, "kanıt sunmak, kanıtlamak, açığa vurmak, ifşa etmek, suçlamak, kınamak, -den şikayet etmek" anlamlarındaki arguo, arguere fiilinden gelir. 

Argumentum terimini Türkçede argüman şeklinde kullanıyoruz. TDK'nin verdiği anlamlar şöyle:

1. Kanıt. 2. Tez, iddia, sav. 3. gök b. Bir denklem, bir eşitsizlik veya bir gök cisminin hareketine ait herhangi bir elemanın bağlı bulunduğu belli bir değer. 4. mat. Bir çıkış kümesinin değişkeni. 5. mat. Bir cetvelde diğer bir sayıyı bulmak için yararlanılan sayı. (Kaynak)

Terim farklı alfabelerdeki modern dillerden çoğuna geçmiştir: 

Alm. argument, Azer. arqument, Belar. аргумент, Bul. аргумент, Çek. argument, Est. argument, Filip. argumento, Fr. argument, Haiti Creole Dili agiman, Hır. argument, İng. argument, İsp. argumento, İsv. argument, İt. argomento, Leh. argument, Let. arguments, Lit. argumentas,  Por. argumento , Rom. argument, Sırp. аргумент, Slov. argument, Ukr. аргумент.

Görüldüğü kadarıyla argumentum'u bir tür temellendirme, meselenin, konunun ardındaki hususu açığa çıkarma anlamında düşünmek zorundayız. Bu yüzden "aklî neden, gerekçe" anlamı da saklıdır bünyesinde.  Örneğin Cicero "haec tota fabella ... quam est sine argumento" diyor yani "Tüm bu hikâye... aklî bir gerekçe sunmaksızın..." Hikâyenin içeriğinde argumentum yok, yani aklî bir temellendirme. Hal böyle olunca, terimin içerdiği kanıt anlamını da daha iyi anlıyoruz, bir şeye kanıt sunmak, onu gerekçelendirmek, iç-yüzünü izah etmek, ifşa etmektir. Modern dillerde argument- kökünü gördüğünüz anda aklınıza bu gelsin.

Terimin, Latincenin de dışına çıkarak atalarını araştırmaya kalkıştığımızda, Sanskritçeye ve Yunancaya varıyoruz. Bu dillerden ilkinde, yani Sanskritçede argunas, "parlak", Yunancada ise ἀργής "beyaz", ἀργός "parlak" anlamındadır. Argumentum'daki "meselenin iç-yüzünü aydınlatma, temellendirme" minvalindeki anlamın köken bakımından bu iki dildeki bu kelimelere dayandığı düşünülebilir. Yine Sanskritçedeki rag fiili de "parlatmak, aydınlatmak" anlamındadır. Bu köken bağlantısı da, yukarıda bahsettiğim "ifşa etme" anlamına sağlam bir argumentum oluyor!

Visual Thesaurus'ta argument terimiyle ilgili ilişkiler tablosu şöyle:







6 Temmuz 2010 Salı

Feracious

İngilizcedeki feracious Latincede "bereketli, verimli, ürün/meyve veren" anlamındaki ferax sıfatından gelir. O da "ürün vermek" anlamında da kullanılan ferre fiilinden gelir.

Neticede ferre -> ferax -> ferac/ious vb. (örn. feracity = verimlilik) şeklinde bir seyir söz konusu.

Ancak diğer çağdaş batı dillerinde, yukarıda bahsettiğim şekilde bu kökten kaynaklanan bir ferac- kullanımı mevcut görünmüyor. Kıyıda köşede kalmış bir kullanım varsa bilemem ancak baktığım büyük sözlüklerden birçoğunda ferac- kökü sadece İngilizcede kullanılmış. Örneğin Joseph Wilson A French and English Dictionary'sinde feracious'u fecond'la karşılamış, feracity'i ise fertilite ve fecondite'yle. Fransızcada ve diğer çağdaş batı dillerinin çoğunda yer alan fertil* ile fecond* kökleri de Latincede sırasıyla fertilis ve fecundus'tan gelmekle birlikte ferac* kökünden daha yaygın bir kullanıma sahiptir. Ancak Charlton T. Lewis'in sözlüğünde fertil* kökünün de fero, ferre fiilinden geldiği söylenir, başka deyişle başlıktaki feracious'un da dahil olduğu ferac* kökü ile fertil* kökü baba bir, anne ayrıdır.

22 Nisan 2010 Perşembe

Expressis Verbis

"Expressis Verbis" deyişinde göze çarpan, "açıklamak" anlamındaki exprimere fiilinden teşekkül "açıklayıcı" anlamındaki expressus sıfatının "ifade, cümle, söz" gibi anlamlara gelen verbum ismiyle, bileşimin çoğul -den hali nezdindeki dansıdır. Bu yüzden tam Türkçesi "açımlayıcı/açıklayıcı ifadelerle"dir.

"Açıklamak" ifadesini yine bizdeki "zorlamak" anlamıyla düşünmek gerekiyor. Neyi zorlamak? Tabi ki açıklanan şeyi idrak edecek kafalara zorlamak. Expressus'un eril isim halinin Romalı büyük mimar Vitruvius'un eserinde "yükselmesi için suyu zorlayan alet" anlamında kullanıldığını görüyoruz. Yapının temelinde bulunan exprimere fiilinin "baskı uygulamak, zorlamak" anlamları da olduğundan bu tarz bir kullanım bizi şaşırtmıyor.

O hâlde "expressis verbis"i yani "açıklayıcı ifadelerle" ifadesini kullanırken aslında biz, yapının içerdiği aslî "baskı yapmak" anlamından ötürü, açıklanan şey ne ise, onu daha tazyikli bir şekilde yani daha "açık bir şekilde" karşı tarafa sunduğumuzu belli ederiz. "İyi tamam o halde, sen anlamadıysan vanayı daha da açıyorum, körüklüyorum" der gibi düşünürsek yanılmış olmayız.
 
Bu yazıyı ilkin Ekşi'de yazdım.