"...Lâtince testa, pişmiş topraktan yapılma her türlü kabı bildirir; bize testi diye geçmiş. Romalılar evin çatısını örttükleri nesneye tegere (= örtmek) mastarıyla aynı kökten olarak tegula demişler: Lâtince tegula ’yi tuğla diye almışız, o işi Yunanca kiremid’e gördürmüşüz. Creat kelimesiyle Romalılar "tebeşir” ve çeşitli "killi toprak"ları anlatıyorlar; bizim kireç bundan gelme olacak. Aslında terra creta, yani 'elenmiş, kalburlanmış toprak' demekmiş, kelime benzerliğinden (Kreta = Girit) ve Girit denizindeki Kimolos adasından gelmesi yüzünden "Girit toprağı" diye yanlış anlaşılmış. Fransızlar ile Almanlar 'tebeşir' anlamında almışlar (Fr. craie, Alm. Kreide)."
...
(S. Yakup Baydur)
Devamı için tıklayınız.
Francis Bacon - Seçme Aforizmalar
Çev. C. Cengiz Çevik
Dr. Sina Kabaağaç'tan...
Carchesium, başlangıcı karanlıklar içindeki Latium söylenceleri ve bir köylü yaşamından toprak bir içki kabı olarak yola çıkıyor; Romulus'un yanında, i.ö. 753'te Roma'nın kuruluşuna tanık oluyor; sonra bir, bir buçuk yüzyıl krallık, ardından i.ö. 5o9'da başlayan cumhuriyet dönemi; sonuçta Roma, kara coğrafyasına sığamıyor artık, denizlere açılıyor ve bizim carchesium, bir gemi direği çanaklığıdır şimdi; tıpkı uzun yüzyıllar yumuşak başlı, önemsiz bir tatlı su tanrısı olan Neptunus, tarihsel bir gelişmenin sonucu olarak Romalılar için, denizlerin ansızın yaşamsal bir önem kazanması yüzünden, nasıl kudretli, yüce bir deniz tanrısına dönüşmüşse, dünkü içki kabı da aynı tarihsel gelişme ve gerekliliğin bir sonucu olarak rüzgarlar, fırtınalar içinde sonsuz ufukların bir gözlem yeri, gözleyicisi olup çıkıyor. Gel de şimdi, bir sözcüğün bir anlamdan bir başka anlama geçişindeki bütün bu tarihsel, sosyal, siyasal gelişme gerekliliği karşısında hayretler içinde kalma! bir sözcüğün, üstelik gelişi güzel bir sözcüğün yaşadığı bu büyük serüvenin büyüsüne kapılma! doğrusu ben kapılıyorum. Örneğin: Bir yandan Latium'un dağ köylüleri arasında, topraktan kaba saba bir içki kabıyla şaraplar içerek yoksul bir hasat bayramını kutlarken, öte yandan bir Roma yelkenlisinin direğindeki çanaklıkta tüm akdenizi dolaşıyorum; ve dahası, fırsat düşmüşken, Caesar'ın i.ö. 55 yazında Britannia seferine katılarak niçin Manş denizini, Atlas Okyanusu'nu görmeyeyim diyorum; ama bence en inanılmazı, hem gerçeğe hem akla hayale en sığmazı, bir keresinde Halikarnassos'a uğramış olmamızdı. Bunun belgesini Cicero'nun yazılarında bulabilirsiniz. ... (Dr. Sina Kabaağaç) Devamı için tıklayınız
Prof. Dr. Teoman Duralı - İstanbul Üniversitesi - Felsefe Bölümü
Çiğdem Dürüşken'den...
Roma'nın kendine özgü yeraltı dünyasının tanrıları ve tanrıçaları inferi dii olarak adlandırılır. Bunlardan özellikle, yerel özelliklere sahip (Di Indigetes) Dea Tacita, Larenta, Egestes, Fames, Letum, Libitina Mors ve Viduus ön plana çıkar. Ölülerin hayaletleri olan Lares Compitales'in anası olan Dea Tacita (Suskun Tanrıça; Sessizlik Tanrıçası), geç dönemlerde Tanrıça Larenta ile özdeşleştirilmiş ölülerin tanrıçasıdır. Larentalia adı verilen ve 23 Aralık günü kutlanan bir festivalle anılır. Vergilius'un yeraltının ruhları arasında saydığı Egestes, yoksulluğun kişileştirilmiş biçimidir; Fames ise açlığın kişileştirilmiş biçimidir. Ölüm anlamına gelen Letum, yeraltında yaşayan bir canavar olarak tasarımlanır. Ölüm, ceset ve cenazelerin tanrıçası olan Libitina, zaman zaman Venüs ve Proserpina ile özdeşleştirilir. Latince ölüm anlamına gelen Mors, Yunan dünyasında ölümün kişileştirilmiş biçimi olan Thanatos ile özdeşleştirilir. Yunan mitoslarında kemikleri donduran karanlık gecenin (Nyx) oğlu olan Thanatos, Hades'in gölgesinde kalmış bir tanrıdır ve güneşin girmediği karanlık mağaraları yaşam alanı seçmiş ikiz kardeşi Hypnos (Uyku= Lat. Somnus) ile birlikte ünlenmiştir. Latince bölen, ayıran anlamına gelen Viduus, ruhları ölü bedenlerinden ayıran yeraltı tanrısıdır. ... "Ruhların Dünyası: Hades", Klasik Filoloji Seminerleri IV, Sf.22, 2008. Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı
yasalar karşısında eşitlik.....
YanıtlaSil